17 Ağustos 2012 Cuma

Savaşcı Warrior izle, Savaşcı izle,HD film izleme ,sinemadaki filmler izle,

14 Ağustos 2012 Salı

şehitlerimiz için bin yasin süresi tıkla paylaş

yasin dinle bu sitede her okunan yasin süresi şehitlerimize bagışlanacaktır.

allahü ekber


rüyada kar görmek


Kar Rüyasi iki sekilde yorumlanir. Kisin görülen Kar rüyalari iyi sayilir. Bu rüyalar hayatin degisecegini, iyi günlerin yaklastigini, sikintilarin bitecegini haber verir. Bembeyaz Kar, huzur ve mutluluk olarak da alinir. Mevsimsiz görülen kar rüyasi, ani degisiklikler nedeniyle hayatin alt üst olacagina isarettir.
Rüyaca kar görmek, riziklara ve menfaatli seylere ve soguk alginligi, hastaliklardan iyilesmeye isarettir. Bazen kar ile atesi bir yerde görmek, ülfet ve muhabbete isarettir. Karin mevsiminde görülmesi, üzüntü ve kederin gitmesine, düsmanini kahredip ona galip gelmesine isarettir. Kann mevsimsiz görülmesi, soguk alginligi hastaliklara, felce ve müzmin hastaliklara, bazen de yolculugun ertelenmesine, yolcu ve kiracilann kazanç ve menfaati arin in mümkün olmamalarina isarettir. Rüyada görülen fazla kar, devlet reisinin maiyetine azab etmesine, onlarin mallarini almakla cefa edip, onlara kötü söz söylemesine isarettir. Kar az olup yagdigi yerin halkina menfaat getirirse, ucuzluk ve bolluga isarettir. üzerine kar yagdigini gören uzak yere yolculuk yapar. Bazen de bu rüyadan zarar hasil olur. Karin üzerinde uyudugunu gören hapse girecegine isarettir. Kann süpürülmez. derecede çok olmasi, o sehir halki için gelecek azaba ve düsmanin hücumundan dolayi üzüntü ve kedere isarettir. Bir yere mevsiminde az yagan kar, o yer halki için rizkin genisligine, ucuzluk ve bolluga isarettir. Bir kimseye kis veya yaz gününde kar sogugunun isabet etmesi fakirliktir. Yaz gününde kar satin aldigini gören kimse kendisini rahata kavusturacak mala kavusmasina yahut güzel söz veya bir dua sebebiyle üzüntü ve kederden müsterih olmasina isarettir. Yagan karin halka zarar ermemesi ve çabuk erimesi geçecek sikinti, üzüntü ve kaygiya isarettir. Ekilmis ve kuru bir yer üzerine yagan kar, yagmur hükmündedir ve o yer halkina gelecek, rahmet, bereket, ucuzluk ve bolluga isarettir. Kar yagdigini fakat kendisini semsiye v.s.gibi seylerle koruyup Kardan etkilenmedigini gören kimse, islemde temkinli olmasi ve kendisini korumasi ile korkusuz olarak yasamasina isarettir. Bir sehire mevsimsiz fazla kar yagdigini görmek, o sehire devlet reisi veya Haktan gelecek bir azaba veya içlerinde bir fitnenin çikmasina isarettir. Karin, kitlik seneye isaret edecegim söyleyen tabirciler de vardir. Bir kimsenin üzerine rüyada kar düsmesi, düsmanin ondan nail olacagi bir seye isarettir. Bazen çok kar, çiçek, kizamik, veba ve taun gibi salgin hastaliklara, bazen de harbe, çekirgeye ve çesitli hastaliklara, bazi kere de ucuzluk, bolluk ve zenginlige isarettir.
Ekin ekilip ziraat yapilan ve yagmasi faydali bir zamanda karin yagip o araziyi kapladigini görmek, arazinin karla kaplanacagi gibi, nebatat, Hububat ile de kaplanmasina çok ucuzluk ve bollugun olmasina isarettir. Yerin kardan faydalanamiyacagi bir zamanda yagmasi, devlet reisinin zulmüne ve vergi toplayan memurlarin çalismasina isarettir. Mevsimli veya mevsimsiz karin yagip bütün binalarin, agaçlarin ve insanlarin üzerini kaplamasi, o yerin halki ve mallari üzerine gelecek zulme ve afete isarettir. Kari mahallinin disinda ev, hücre v.s. gibi yerlerin içerisinde görmek, azaba, belaya ve hastaliklara isarettir. Bazen de bu rüya, acizlige, almamaya isarettir.

rüyada akraba görmek


Hastalarınızdan dolay işlerinizin bozulacağına bu durumundan sağlığınızın etkileneceğine işarettir.

Kendine dost olan hısım ve akrabayı görmek emniyet ve güvene, esenlik ve huzura;

Hastalarınızdan dolay işlerinizin bozulacağına bu durumundan sağlığınızın etkileneceğine işarettir.

Rüyasında sevdiği bir akrabasını gören kişi hoş bir olayla karşılaşacak veya güzel bir haber alacak demektir.

Sevmediği bir akrabasını gören kişi ise bir haber yüzünden tatsızlık yaşayacak demektir.

rüyada kamyonet görmek

rüyada Kamyon görmek
Rüyada kamyon, kedere ve üzüntüye yorumlanır. Böyle bir rüya gören girdiği işten zarara uğrar.
Rüyada kamyon, kedere ve üzüntüye yorumlanır. Böyle bir rüya gören girdiği işten zarara uğrar.
Rüyada kamyon, kedere yorumlanir. Rüyasinda bir kamyonla seyahat ettigini görmek, bulundugu isinden memnun olmadigina, bir kamyonla esya veya ticari bir mali tasidi gini veya tasittigini görmek bir isten ayrilip baska bir ise girecegine; evli ise esinden ayrilacagina, karisi hamile ise bir çocugu olaca gina delalet eder.Bir baska rivayete görede: Rüyada kamyon görmek, izzet, yükseklik ve erisilecek serefe isarettir. Bazi tabirciler..rüyada görülen Araba, rüya sahibinin geçimi için aldigi tedbire isarettir.
Rüyada kamyon ve'kamyonet görmekbaşka bir eve taşınmaya ve büyük bir işe teşebbüse işarettir

ruyada kan görmek


rüyada Kan görmek
Damardan kan akması zengin için mal noksanlığına, yoksul için eline mal geçmesine, Dişlerden kan çıkması akraba yüzünden üzüntü ve kedere döşmeye, Burundan az kan akması üzüntü ve kederden kurtulmaya, çok kan akması mal noksanlığına, Vücuttaki bir yaradaan çıkan,elbise ve bedeni lekeleyen kan haram kazanca; zarar, hasar ve kedere; elbise ve bedeni lekelemeyen kan haram ve şüpheli şeylerden karunmaya, Kılıç, mızrak vb. darbesiyle vücudun iltihaplı kısmından çıkan kan sıhhat ve afiyete, yolcu ise salimeneve dönmeye, Kan içmek haram mala, kan birikmiş bir yere düşmek şüpheli kazanç sağlamaya, Kanın cilt ve deriden acı hissetmeden akması sıhhat ve esenliğe, Hayız kanı genç kız için kocaya, hamilekadın için düşük yapmaya, hayızdan kesilen kadın için hastalığa, Arkadan kan çıkması günahı terk etmeye, bu kan çevreyi ve elbiseyi lekeler ise haram kazancın elden çıkmasına, Yara olmadığı halde vücuttan kan çıkması memur için rüşvet almaya, halktan biri için zarara uğrmaya delalet eder. (AyrıcBakınız; Kan Aldırmak.)
Rüyada kan görülmesi, savaş ve felaket haberi olarak yorumlanır. Hayal kırıklığına uğrayacak ve üzüntülüGünler yaşayacaksınız demektir. Arkadaşlarınıza dikkat edin demektir. Kan aldırmak dinlenmeniz gerektiğine yorumlanır.
Rüyada kan görülmesi, savaş ve felaket haberi olarak yorumlanır. Hayal kırıklığına uğrayacak ve üzüntülü günler yaşayacaksınız demektir. Arkadaşlarınıza dikkat edin demektir. Kan aldırmak dinlenmeniz gerektiğine yorumlanır.
Çok büyük hayal kırıklığına uğrayacak ve mutsuz olacaksınız. Garip ve esrarengiz arkadaşlardan uzak durun. Sağlığınıza da dikkat etmenizde yarar var.
Rüyada kan görülürse yorum yapılmaz. Önemsizdir.
Rüyada kan görmek, haram malla yorumlanir. Rüyasinda birinin bir yerinin kana bulastigini görmek, mal sahibi olacagina delalet eder. Bir kimsenin rüyada kendi gömlegine baskasinin kaninin bulastigini görmesi, o kimsenin arkasindan ona ait konusmalar geçtigine isarettir. Gömleginin hayvan kaniyla lekelendigini görmek, bir hirsiz tarafindan kendisine yalan bir söz söylendigine; kendi gömlegi onu alip yirtan bir vahsi hayvanin kaniyla lekelenmis ise, kendisine düsman tarafindan bir söz söylendigine; gömlegine eti yenilen bir hayvan kani bulasmis ise, ona se refli ve zengin biri tarafindan yalan bir söz söylenmis olmasina ve bu yalanlardan sonra, kendisinin haram bir mala sahip olacagina delalet t eder. Seyyit Süleyman Hüseyni ye göre; kanin rüyada insan vücudunun herhangi bir yerinden akmasi, sagliga ve selamete isaret tir. Bazi yorumculara göre de, vücudun herhangi bir yerinden kan çikmasi veya yara oldugunu görmek, saglik ve zenginlige delildir. Rüyasinda akan insan kan görmek günahlarindan siyrildigina. ve çirkin islerden uzak olacagina isarettir. Kan kuyusuna düstügünü görmek, haram mal edinmektir. Önünde içi kan dolu bir çukur oldugunu görmek, kaninin akarak topraga karisacagina delalet eder. Abddülgani Nablusi ye göre: herhangi bir sebep olmadigi hal de, vücudunun bir yerinden kan aktigini gören, zengin ise kanin miktari kadar para veya mali eksilir, fakir ise o kadar para veya mal sahibi olur. Ibn i Kesir’e göre; rüyada görülen kan, sahibinin hayatina, yasantisina. kuvvet ve kudretine, mal varligina, giydigi elbiselere ve bu gibi hayatinda yasamasina yardimci olan seylere delalet eder. Kanin vücuttan çiktigini görmek ugursuzluktur. Bu sebeple vücuttan sebepsiz olarak kan akmasi sikinti ve üzüntüden kurtul mak demektir. Ibn i Sirin e göre; vücuttan çok fazla akan kan. ana, baba, ço cuk veya arkadas tarafindan gelen menfaatlerin kesilmesine, ya hut malinin bir kisminin elinden çikacagina, elbiselerinden bir kisminin satilmasina, veya sevdiklerinin birisinden ayrilacagina isarettir. Rüyada kendi kanini içtigini görmek, bu kimsenin büyük bir si kinti ve kedere kapilacagina, veya borcunu baska birisinden borç alarak, ödeyecegine delalet eder. Rüyada kadinlarin adet kanini görmek, genç kizlar için kocaya, hamile kadinlar için düsük yapmaya, yasli kadinlar için hastaliga delalet eder. Rüyasinda arka küreklerinden kan aktigini görmek, günahlarindan kurtulduguna, bu kanin vücuduna bulastigini gör mek, haram mallarinin elinden çikmasina isarettir. Cafer i Sadik a göre; insan kani, mal ve para ile de tabir edilir, bu yüzden kendi vücudundan kan çiktigini görmek, çikan kan kadar malinin veya parasinin elinden çikacagina delildir. Bir baska rivayete görede: Rüyada görülen kan, haram mala yahut rüya sahibinin isledigi günaha, yahut kendisiyle günah kazanilacak bir fiile isarettir. Bundan dolayi kana bulandigini gören kimse mal sahibi olur. Yahut haram mal ve büyük günah içinde bulunur. Eger rüyada kendi gömleginde bilmedigi yerden gelmis bir kan oldugunu görse, o kimse üzerine yalan bir söz söylenir. Gömleginin kedi kaniyla bulandigini gören kimseye bir hirsiz tarafindan yalan bir söz söylenir. Eger kendi gömlegini aslan ve yirtici bir hayvan kaniyla bulastigini görse, o kimseye galip olan zalim bir kimse yalan bir söz söyler. Eger gömlegini koç kaniyla bulastigini görse, ona serefli, zengin ve kuvvetli bir kimse yalan bir söz söyler. Yalandan sonra kanin nispetince haram mala nail olur. Kanin, rüyada cilt ve deriden akmasi sihhat ve selamettir. Bazi tabirciler, bir kimse vücudundan kan çiktigini ve yara oldugunu görse, o kimseye beden sagligi ve çok mal gelir. Eger kaybolmussa sag olarak döner, hayir ve sevince nail olur. Insan kani içtigini gören kimse mal ve menfaata nail olur ve bütün fitne ve belalardan kurtulusa erer, Bazi tabirciler, insan kani içtigini gören kimse günahtan ve yaramaz hareketlerden kaçinir ve çirkin islerden kurtulur, dediler. Kan kuyusuna düstügünü gören kimse, kana yahut haram mala müptela olur, denilmistir. Kendi üzerinde kan gören kimsenin üzerine söylenecek yalana isarettir. Herhangi bir kasit olmadan, kan aldirmaksizin ve yara olmaksizin vücudundan kan aktigini gören kimse zengin ise kanin aktigi kadar mali elinden çikar. eger fakir ise o miktarca eline mal geçer. Bir kimse rüyada kan çukuruna düstügünü görse, onu heyecana ve izdiraba atacak bir kana isarettir. Rüyada görülen burun kani çok akici ve ince olursa, burnu akan kimseye isabet edecek haram mala, eger kan kati olursa düsük yapilan erkek çocuga isarettir. Rüyada burnunun kanadigini ve burnunun kaninin kendisine fayda verecegini düsünüyorsa, o kimseye amirinden hayir isabet eder. Eger kanin ona zarar verecegi düsüncesi varsa. o kimse amirinden bir söz erisir. Eger burnundan bir veya iki damla kan aksa, o kan menfaattir. Eger kanin çikmasindan sonra kendisinin kuvveti gitse o kimse fakir olur. Kanin çikmasindan sonra kendisine kuvvet gelse o kimse zengin olur. Burnundan akan kani elbisesine bulassa o kimseye kötü mal ve günah isabet eder. Eger burnunun kani hiçbir seye bulasmasa günahtan kurtulur. Eger yol üzerine damladigini görse, o kimse malinin zekatini verir ve onunla yol üzerinde bulunan fakir fukaraya tasadduk eder. Burnunun kanadigini gören kimse günahtan çikar. Bazilari, burnunun kanadigini gören kimse hazineye ve büyük mala nail olur, dediler. Bazilari da burun kani, kisiye reis tarafindan gelecek kandir. Bir kisim tabirciler ise. burun kam, hatira gelmedik bir yerden üzüntü ve sikintidir, dediler. Rüyayi gören, burnundan akan kan ile kendisinde bir rahatlik hissetse bu halde zekat yahut elbise veya söhrete isarettir. Kan sahibinin hayatina, kuvvet ve malina ve onu teminati altinda bulunduran yardimciya yahut elbise vs. gibi seylerden onu örten giysilere, yahut iyilik ve kötülükten kazandigi seylere isarettir. Bazen, haddinden fazla çikan kan, rüya sahibinin yardimcisi bulunan ana baba yahut çocuk ya da ortak tarafindan gelen menfaatin kesilmesine isarettir. Bir kimse rüyada kendi kanini içse, o kimseye üzüntü, keder ve mesakkat isabet eder. Adet kani, bekar kiz için kocaya, gebe kadin için düsük yapmaya, hayizdan kesilmis kadin için de hastaliga isarettir. Arkasindan kan çiktigini gören kimse günahtan çikar. Eger kan kendisine bulassa ondan haram mal çikar, insan kani ev halkinin. ev sahibinin az harcamalarina. Bazen de bu rüya. arkada olan hastaliga isarettir.
Çok büyük hayal kırıklığına uğrayacak ve mutsuz olacaksınız. Garip ve esrarengiz arkadaşlardan uzak durun. Sağlığınıza dikkat edin.
Rüyada vücudunuzda yara olmadığı halde kan görmek; zarara uğramaya, rüşvet almaya ve rüşvet teklif etmeye, kanın yaralardan aktığını görmek; üzülmeye, kan içmek; haram mala ve haksız yere kan döküleceğine, ağzınızdan kan geldiğini görmek; iftaira atacağınıza ve yalan söyleyerek birini kandıracağınıza, damarlarınızdan kan aktığını görmek; zengin iseniz fakir düşeceğinize, fakir iseniz zengin olacağınıza, erkeklik organından kan geldiğini görmek; evli iseniz eşinizin çocuğunu kaybedeceğine, bekar iseniz bir zarara uğrayacağınıza, makattan kan geldiğini görmek; sağlığınızın bozulacağına ve kederleneceğinize, bir yarde birikmiş kan görmek; görülen yerde haksızlıklar olacağına, kan Gölü veya çeşmeden kan akığını görmek; görülen yerde kan döküleceğine, burnunuzun kanadığını görmek; üzüntülerinizin sona ereceğine, burnunuz çok fazla kanarsa zarara uğrayacağınıza işarettir.


10 Ağustos 2012 Cuma

insan ve melekler

İnsan yaratılmışların en şereflisidir.Melekler ve diğer tüm varlıklar insanlara hizmet ederler. Meleklerle insanların arasındaki farkları şöyle sıralayabiliriz.
Melekler nurdan insanlar topraktan yaratılmışlardır
Melekler: Duyu organlarıyla algılanamayan, gözle görülmeyen nurani ve ruhani varlıklar olup, nur, ışık, esir, hava, elektrik gibi latif maddelerden yaratılmışlardır.
İnsanlar:Vücudu duyu organlarıyla algılanabilen, gözle görülebilen, kesif bir madde olan topraktan yaratılmıştır.

Melekler insanlar gibi aynı surette kalmakla sınırlı değiller

Melekler nurani varlıklar oldukları için kendi asli şekilleriyle sınırlı değillerdir. İnsanlar gibi aynı suretleriyle kalmayıp maddi-manevi her şekle girmeleri mümkündür. Mesela Cebrail (as) sahabeden Dıhye (ra) suretine girmiş ve sahabeler tarafından görülmüştür.
Meleklerin cinsiyeti yoktur“Kendileri Rahman’ın (itaatkâr ve şerefli) kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onların yaradılışlarına şahit mi oldular? Onların (bu asılsız) şahitlikleri yazılacak ve (bu hususta) sorguya çekilecekler.” (Zuhruf, 19)Bu ayetten de anlaşılacağı gibi, meleklerin insanlar gibi erkeklik, dişilik gibi özellikleri yoktur. Çocukluk, gençlik, ihtiyarlık gibi dönemleri de bulunmamaktadır.
Meleklerin mahiyetlerine uygun kanatları vardırAyrıca insanlara yeryüzünde rahatça gezebilmeleri ve hareket edebilmeleri için ayak, kol gibi cihazlar verilmiş; meleklere ise mahiyetlerine uygun, yaptıkları iş ve vazifelerine göre ikişer, üçer, dörder kanat verilmiştir. Bu durum ayetle de belirtilmiştir.

“Hamd, göklerin ve yerin Fâtır’ı (yaratıcısı ), melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. (O, mahlûkatı) yaratmada (maddeten veya manen, kime) ne dilerse artırır. Şüphesiz ki Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”
(Fâtır, 1)
Meleklerin yemek, içmek ve nikâh ihtiyaçları yoktur
“And olsun ki elçilerimiz İbrahim’e müjde ile geldiler: “Selam( senin üzerine olsun)!” dediler. Bunun üzerine O’da(selam sizin üzerinize olsun )!”dedi. Beklemeden kızartılmış bir buzağı getirdi. Fakat ellerinin ona uzanmadığını görünce onlar(ın bu durumlarını )yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü.(Onlar ise:) “korkma biz (Allah’ın melekleriyiz ve) Lut kavmine( azap vazifesi) ile gönderildik!” dediler.”
(Hûd, 69- 70)
Bu ayetten de meleklerin insanlar gibi yeme içme ihtiyaçlarının olmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca meleklerde, insanların hayatlarının gereği olan; evlenmek, üremek, uyumak gibi fiiller olmadığı gibi yorulmak, usanmak gibi haller de bulunmaz.

Meleklerin ölümleri kıyamet vaktinde olacak

Melekler de her hayat sahibi gibi ölümü tadacaklardır. Fakat onların yaşama mühleti kıyamete kadardır. Onların ölüm anı için şöyle bir rivayet vardır:

“Kıyamet vakti geldiğinde, İsrafil (as) sura üfler. Bu üflemede göklerde ve yerde ne kadar canlı varsa hepsi onun vereceği şiddetli korkudan ölür. Ancak Allah’ın (cc) ölüm dışında bırakmış oldukları – ki onlarda, Cebrail (as), Mikail (as), İsrafil (as) ve Azrail (as) –sağ kalır. Sonra Allah (cc), Azrail’e (as) sırasıyla, Cebrail (as), Mikail (as), İsrafil’in (as) ruhunu almasını emreder. Daha sonra Azrail’e (as) emir gelir o da ölür. Sonra yani birinci üfürülüşten sonra bütün mahlûkat berzah denilen kabir âleminde kırk sene kalır. Sonra Allah (cc) İsrafil’i (as) diriltir ve ikinci üflemeyi yapmasını emreder.” (İmam Gazali, Kalplerin Keşfi)

İnsanların ömrü ise, kıyamete kadar değildir. Allah’ın (cc) insanların hepsi için ayrı ayrı belirlediği ömür süreleri vardır.
Allah (cc) insanların için belli bir ömür vakti tayin etmiştir. Tayin edilen mühlet zamanlara göre değişmiştir. Mesela Hz. Âdem zamanında insanların ömür mühletleri 1000-2000 seneyi bulurken şimdi ise bir insan 60-70 senelik bir ömre sahiptir.
Melekler ise ruh sahibi olduklarından her hayat sahibi gibi onlarda öleceklerdir. Fakat onların yaşama mühleti kıyamete kadar olacaktır. Bu durumu İmamı Gazali (ks) şöyle açıklar:
“Kıyamet vakti geldiğinde, İsrafil (as) sura üfler. Bu üflemede göklerde ve yerde ne kadar canlı varsa hepsi onun vereceği şiddetli korkudan ölür. Ancak Allah’ın (cc) ölüm dışında bırakmış oldukları – ki onlarda, Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail (a.s) –sağ kalır. Sonra Allah (cc), Azrail’e (as) sırasıyla, Cebrail, Mikail, İsrafil’in (cc) ruhunu almasını emreder. Daha sonra Azrail’e (as) emir gelir o da ölür. Sonra yani birinci üfürülüşten sonra bütün mahlûkat berzah denilen kabir âleminde kırk sene kalır. Sonra Allah İsrafil (as) diriltir ve ikinci üflemeyi yapmasını emreder.” (İmam Gazali, Kalplerin Keşfi, 250)

Meleklerde nefis yoktur ve insanlar gibi imtihanda değildirler

Meleklerin nefisleri olmadığı için makamları da sabittir. Yani manen yükselme ve düşüş göstermezler. Nefisleri olmadığı için nefse ait olan şehvet, öfke, gadap, kibir, ene (benlik) gibi duyguları yoktur. Allah (cc) ne emrederse onu yaparlar. İsyan etme, herhangi bir yasağı çiğneme ve günah işleme gibi durumları olmayıp “İsmet” yani günahsızlık ve “Emanet” yani güvenilir olmak sıfatlarıyla vasıflandırılmışlardır.
İnsanlar ise imtihana tabi tutuldukları için nefis sahibidirler. Yani makamları sabit değildir, manen yükselip düşüş gösterebilirler. İmtihanın neticesi olarak da ahirette mükâfat ve mücazat göreceklerdir.

Meleklerin memleketleri semadır, mescitleri ise vazife yaptıkları yerlerdir

“(Cebrail dedi ki:),(Vahyin te’hirinden dolayı üzülme, çünkü biz) ancak Rabbinin emri ile ineriz…” (Meryem, 64)
Meleklerin memleketi semadır. Allah'ın (cc) emri ile görev icabı semadan ayrılır, vazifeleri bittiğinde tekrar yurtları olan semaya dönerler. Vazifelerini yaptıkları her mekân oların mescitleri hükmündedir. Mesela güneşte görev yapan bir meleğin mescidi güneş olduğu gibi bir hücrede memur olan meleğin de o hücre mescidi hükmündedir.
İnsanların ise, memleketleri ve mescitleri yeryüzüdür.
Melekler kâinatın her yerinde bulunup Allah'ın (cc) isim ve sıfatlarını tefekkür edebilecek kabiliyette yaratılmışlardırAllah (cc) kâinattaki yaratmış olduğu sanatlarla kendini tanıttırmak ve sevdirmek ister. Bu vazifeyi yapabilecek şuur sahibi insanları, cinleri ve melekleri yaratmıştır.
İnsanlar ve cinler kâinatın her tarafında bulunan Allah'ın (cc)muhteşem eserlerinin tamamını görüp, tefekkür edemezler. Melekler ise, kâinatın her yerinde bulunup tefekkür edebilecek bir kabiliyette yaratılmışlardır. Allah'ın (cc) tüm harika eserleri görüp tefekkür edebilir, isim ve sıfatlarını hayranlıkla seyredebilirler.

Melekler Allah'ın (cc) azamet ve sırlarına daha yakından şahitlik ederler

Melekler ilahi azamet ve sırlara daha yakından şahit oldukları için Allah’ın (cc) zatı ve ulûhiyetine ait hususiyetlerini perdesiz görürler. Allah'ın (cc) rububiyyetini yani idare ve terbiye ediciliğini aşikâr bir tefekkürle idrak ederler.
İnsanlar ise ilahi azamet ve sırları, isim ve sıfatları imtihanlarının gereği olarak perdeler arkasından görüp idrak etmeye çalışırlar. Bütün sebepler birer perdedir. Böylece daha üstün mertebeleri hak ederler.
Melekler yaratılış itibariyle insanlar gibi Allah’ın (cc) isim ve sıfatlarının hepsini gösteremezlerMelekler, Allah’ın (cc) isim ve sıfatlarına sadece nurani ve ruhani cepheleriyle ayna olabilecek yapıda yaratılmışlardır. İnsanlar ise hem cismani hem de ruhani olmak üzere iki ayrı açıdan ilahi isim ve sıfatların tecellilerine mazhar olabilecek özelliktedirler.
İnsan kendisine verilen ene ve nefis gibi duygularla Allah’ın (cc) isim ve sıfatlarının hadsiz mertebe ve derecelerini kavrarlar. Allah’ın (cc) sıfatlarının ve isimlerinin nihayetsiz mertebelerine herkes gücü ve mertebesi nispetinde bakabilir ve anlayabilir. Sabit bir mertebe ile sınırlı kalmaz. Melekler de ise insana verilen cihazlar ve ölçüler (ene ve nefis, cisim) olmayınca Allah’ın (cc) isim ve sıfatlarını sabit bir mertebesini idrak edebilirler.

Melekler
ve insanlara verilen kabiliyet farklı olduğu için melekler, Allah’ın (cc) bütün isim ve sıfatlarını gösteremezler. Mesela yemek yemedikleri için Rezzak, hasta olmadıkları için Şafi, günah işlemedikleri için Gaffar isminin tecellilerine ayna olamazlar.
İnsanlar Allah'a (cc) meleklerden daha fazla muhabbet edebilirlerMelekler ve insanlar, Allah’a (cc) karşı hadsiz bir muhabbet üzere yaratılmışlardır. Allah'a (cc) olan muhabbetin meydana çıkmasını gerektiren cihazat ise insanda daha fazladır. İnsan bütün yaratılmışların içinde Allah'ın (cc) isim ve sıfatlarının hepsini bir arada gösterebilecek özelliktedir. Dolayısıyla Allah'a (cc) karşı hadsiz bir muhabbetin meydana çıkması insanda daha mümkündür.
Mesela hasta olan bir insan Allah’ın(cc) Şafi ismiyle şifaya kavuştuğunda O’na(cc) hadsiz bir muhabbet duyar.
Yeme, içme, hidayet, şifa, acz ve fakr gibi ihtiyaçları olmayan melekler, elbette ki insanlar gibi muhabbet mekanizmasını işletemezler. Bu duygu sabit olarak hissedip ileri derecelere taşıyamazlar.
Kâinatta melekler Allah'ın (cc) İRADE sıfatının, insanlar ise KELÂM sıfatının temsilcisidirlerMelekler Allah’ın (cc) İrade sıfatından gelen fıtri kanunların (tabiat kanunlarının) uygulayıcılarıdır. Yani mahlûkatın arasındaki münasebeti sağlayan tabiat kanunlarını melekler işletmektedir. Mesela, gezegenlerin belli bir mesafede, birbiriyle çarpışmadan dönmesinden, atomun çekirdeği etrafında dönen elektronların düzenini sağlayan kanunlara kadar hepsini uygulayan meleklerdir.
İnsanlar ise Allah’ın (cc) Kelam sıfatından gelen ilahi kanunların (Kur’an-ı Kerim) uygulayıcılarıdır. Bu kanunlar ise insanlar arasındaki münasebeti sağlar düzenler.
Melekler sürekli bıkmadan ve usanmadan mükemmel bir lezzetle ibadet yapabilirler“…O’nun huzurunda bulunanlar, O’na ibadet hususunda kibirlenmezler ve yorulmazlar. Onlar bıkıp usanmaksızın gece ve gündüz (Allah’ı )tesbih ederler.” (Enbiya, 19-20)Melekler, Allah’ın (cc) emriyle yorulmadan, dinlenmeden sürekli O’na ibadet ederler. Günahtan ve isyandan masum oldukları için sürekli ibadette bulunurlar. Allah’a (cc) çokça ibadetlerinin yanında tevazu sahibidirler.
Meleklerin ibadetleri, kâinattaki varlıkların çeşit ve cinslerine göre farklı farklıdır. Çünkü melekler vazifeli oldukları canlı-cansız her varlığa adeta bir temsilci hükmündedirler. Onların şuursuz tesbihlerini, ibadetlerini şuurla temsil edip Allah’a (cc) arz ederler. Yani bir atom zerresine ait temsilci bir melek olduğu gibi, güneşlerin ibadetlerine vekil olan melekler de vardır ve hepsinin ibadeti ayrı ayrıdır.
“… Melekler Rablerine hamd ile tesbih ediyorlar ve yerdekiler için mağfiret (bağışlanma) diliyorlar…” (Şura, 5)“Bazı melekler de saf saf olup namaz kılarlar, Allah’ın (cc) kitabını okurlar, zikrederler.” (Saffat, 1-3)Meleklerin yaptıkları vazifeler onların ibadetleri olduğundan yaratılış vazifelerine göre ibadetleri de çeşitlidir. Kur’an-ı Kerim’in ve hadis-i şeriflerin bildirdiğine göre sadece ayakta, rükûda ve secdede ibadet etmekle vazifeli melekler olduğu gibi; müminler için dua eden, onların dualarına “âmin” diyen, cemaatle kılınan namazlara, zikirlere iştirak eden, ilim meclislerine katılan melekler de vardır.
Ayrıca melekler bu vazifeleri yerine getirmekten lezzet alırlar. Bu onlar için bir mükâfattır. Emre isyan etmeyip, günah işlemedikleri için ceza alma gibi durumları da olmayacaktır.
İnsanlar ise, halife-i zemin ve eşref-i mahlûkat olduğu için bütün yaratılmışların ibadetlerini temsil ederler. Fakat nefis sahibi olduklarından melekler gibi sürekli bıkmadan usanmadan katkısız bir lezzetle ibadet edemezler.
İnsanlar ibadet hususunda da serbest bırakılmışlardır. Yani cüz-i ihtiyarilerini ibadet etmek veya etmemek hususunda serbesce kullanabilirler. Bunun neticesinde de mükâfat olarak Cennet, ceza olarak da Cehennemle karşılaşacaklardır.
Melekler insanların mağfireti için dua ederler. İnsanlar ise, dualarının kabulü için melekleri şefaatçi yaparlar“Arşı taşıyan ve onun etrafında bulunan (melek)ler, Rablerine hamd ile (O’nu) tesbih ederler ve O’na iman ederler ve (kendileri gibi) iman edenler için mağfiret dilerler. (şöyle derler: “Rabbimiz! (Sen) her şeyi rahmet ve ilim cihetiyle kuşatmışsındır; artık tövbe edip senin yoluna uyanlara mağfiret eyle ve onları Cehennem azabından koru!”
“Rabbimiz hem onların atalarından, zevcelerinden ve nesillerinden salih olan kimseleri, kendilerine va’d buyurduğun Adn Cennet’lerine koy! Şüphesiz Aziz (kudreti daima üstün gelen) ve Hakîm (her işi hikmetli olan) ancak sensin!” “Ve onları kötülüklerden koru! Zaten kimi o gün(dünyada iken) kötülüklerden korursan (kıyamet günü ) ona artık gerçekten merhamet etmiş olursun. İşte büyük kurtuluş ancak budur!” (Mümin, 7-9)Resulullah Efendimiz (asm):
“Müslüman bir kişinin din kardeşi için gıyabında ettiği dua kabul olunur. Onun başucunda memur bir melek vardır ki, o müslüman ne zaman bir din kardeşi için hayır ile dua ederse o melek ona:
‘Duan kabul olsun istediğinin bir misli de senin için olsun’ diye dua eder.” buyurdu.
(Müslim, Zikir 87, 88)Melekler; insanlar ve daha çok müminler için mağfiret ve duada bulunurlar.
İnsanlar ise; hem kendileri, hem yakınları, dostları, diğer müminler ve insanlar için dua ederler. İnsanlar melekler için dua değil, belki onları şefaatçi yapıp dualarının kabulünü onların hürmetine Allah’tan (cc) dilerler.
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, meleklerin insanlar için şu durumlarda dua ettikleri ifade edilir:
Resulüllah Efendimiz'e (asm) salâvat getirene, tövbe edene, mümin kardeşi için dua edene, Allah (cc) yolunda malını harcayana, vakit namazlarını bekleyene, oruçlu olan kişinin yanında başkaları yiyip içtiği zaman o oruçlu kimseye, namazda safları dolduran ve ön safta duranlara ve bunun gibi pek çok durumlarda melekler müminler için dua ederler.

Meleklerin hiçbir şekilde şerri düşünme, şerri yapma meyilleri ve kabiliyetleri yoktur

Meleklerin yaratıldıkları maddeler insanlardan farklı olduğu gibi ruh halleri de farklıdır. İnsanlar gibi imtihanda olmadıkları için kazanma ve kaybetme durumları yoktur. Emir edilen ibadetleri gece gündüz, bıkmadan, usanmadan yorulmadan, severek yerine getirirler.
Melekler kötülük düşüncesine tamamen kapalı, hayra ve güzelliğe bütünüyle açık haldedirler. Daima olumlu düşünürler. Mesela, insanların günah işlemeleri durumunda tövbe edip Allah’a (cc)yönelmelerini dilerler. İnsanların Allah’tan(cc) uzaklaşmalarını hiç arzu etmezler. İnsanları ayıplayıp arkasından konuşmazlar. Ciddiyetlerini bozup, laubaliliğe girmezler.
Melekler Allah’ın (cc) celaline karşı her an korku duyarlar insanlar ise; günahlarından ötürü Allah’tan (cc) korkarlar.Fahrettin-i Razi korku çeşidini, insanların ve meleklerin korkusunu hangi sınıfa gireceğini şöyle açıklamıştır:
“İlim ile (bilerek) korkmak, diğeri ise zann ile korkmak. İlim ile olan korkmaya gelince bu, insanın kendisine emredilen her şeyi yaptığına, yasaklanan bütün şeylerden de kaçındığına kesin inanırsa, onun korkusu ancak gelecekle ilgilidir.
İşte melekleri ve peygamberleri bu korku çeşidi ile niteliyoruz. Cenab-ı Allah, melekler hakkında:
“Kendilerine hükümran olan Rablerinden korkarlar.” (Nahl, 50) buyurmuştur.

Zan ile olan korkuya gelince bu, kul emredilen şeyleri yapmış olduğunu, nehyedilenlerden de sakınmış olduğunu kesin olarak söyleyemediği zaman, onun sevap ehlinden olamamaktan korkmasıdır.” (Razi)
Melekler bu türlü korkulardan beridirler. Onlardaki korku Allah’ın (cc) celaline, azametine, emrine karşı olan bir korkudur.
Ayrıca arifler korku hakkında:
“Korku iki çeşittir, cezadan korkmak, celal-i ilahiden korkmak”tır diyerek ikiye ayırmışlardır.
Melekler Allah (cc)bir emir vereceği zaman korkudan secdeye kapanırlarSemada Allah (cc), bir emir ferman edeceği zaman semalar titrer. Melekler ne olduğunu hisseder ve hepsi secdeye kapanır.
Bu durum Kur’an da geçen şu ayetin tefsirinde Razi şöyle anlatır:
“Kalplerinden korku giderildiği zaman, “Rabbiniz ne buyurdu?” der. Onlar, “Hakkı” derler. O, çok yüce, çok büyüktür."(Sebe, 23)
Bu ayetin tefsirinde rivayet edildiğine göre, Cenabı Hak vahyi bildirdiği zaman, onu semavat ehli, zincirin çıplak bir kayaya çarptığında çıkardığı ses gibi işitirler ve korkuya düşerler. Vahiy sona erdiğinde, birbirlerine, “Rabbimiz ne dedi?” derler, Hak dedi, O yücedir, büyüktür" diye cevap verirler.
Melekler kıyametin kopmasından korkarlarBeyhakî, "Şuabu'l-İman" da İbn Abbas'ın (ra) şöyle dediğini rivayet etti:
“Resulüllah (asm) bir yerde bulunuyordu; yanında da Cebrail (as) vardı. Birden semanın ufku yarıldı; Cebrail (as) sinmeye ve küçülmeye başlayarak, iyice yere yapıştı. Derken, Hz.Peygamber'in (asm)önünde bir melek belirerek, şöyle dedi:

“Ey Muhammed, Rabbin sana selâm ediyor ve seni, melîk, yani hükümdar bir peygamber olmak ile insan bir peygamber olman arasında muhayyer bırakıyor."
Peygamber (asm) eliyle, Cebrail 'in (as) mütevazılığına işaret ederek:
“Anladım ki o, bana nasihat ediyor; bunun üzerine ben de, “kul olan bir peygamber olmayı tercih ederim” dedim. Bunun üzerine melek göğe yükseldi.

“Ey Cebrail, bu hususta sana sormak istedim, fakat senin, sana bunu sormaktan beni alıkoyan o halini gördüm. Ey Cebrail, O kimdi? dedim. Cebrail:
“O İsrafil idi; Allah onu yarattığı gün o Allah'ın huzurunda idi. O, bakışlarını yerden kaldıramaz. Çünkü onunla âlemlerin Rabbi arasında yetmiş nur bulunmaktadır. O nurların her biri, kendisine yaklaşan her şeyi yakar.
İsrafil’in (as) önünde Levh-i Mahfuz bulunmaktadır. Cenab-ı Allah, gökteki veya yerdeki herhangi bir şey hakkında O'na (as)izin verdiğinde, bu Levh, onun alnının hizasına kadar yükselir, o da Levh'a bakar; eğer bu benimle alakalı bir iş ise, onu bana emreder. Mikail (as) ile ilgili bir şey ise, O'na (as)emreder. Eğer ölüm meleğinin işi ise, ona emreder” dedi. Ben de:
"Ey Cebrail, senin işin neyle ilgilidir?" deyince, O:
"Rüzgârları ve orduları idare ederim" dedi.
"Mikail'in (as) işi nedir?" dedim.
"Bitkileri idare eder" dedi.
"Ölüm meleğinin işi nedir?" dedim.
"Canlan alır; öyle sanıyorum ki, İsrafil (as)ancak kıyamet için indi; bende müşahede etmiş olduğun o halde, kıyametin kopmasından duyduğum korkudandır.” buyurdu.

Melekler Allah’ın(cc) azametine karşı korkarlar
Resulü Ekrem (asm) Mi’rac Gecesi Cebrail’in (as) Allah’a (cc) karşı olan korkusunu şöyle anlatmıştır:
“Mi’rac gecesi belli bir notada, Hz. Cibril’i (as) eskimiş bir elbisenin perişaniyetinde gördüm. (Adeta o noktaya vardığında ayaklarının bağı çözüldü. Eskimiş bir elbise gibi yığıldı kaldı.) Allah (cc)korkusu onu bu hale getirmişti. O zaman bir meleğin Cenab-ı Hakk’ı nasıl bildiğini anladım.
Bir ara Cibril’e döndüm ve:
“Hiç Rabbini gördün mü?" diye sordum. Birden bire irkildi, neredeyse yıkılacaktı. Ve bana şu cevabı verdi:
“Nasıl olur ya Muhammed! Rabbimle aramda nurdan yetmiş perde vardır. Bir lahza yaklaşsam, bir adım atsam yanar kül olurum.” (Aliyyül Kari, Şerhüş Şifa)
İnsanların mükâfat yeri cennet, meleklerin ise Arş’ın kenarları ve etrafıdır
Melekleri de Arş’ın etrafını (tavaf eden) kuşatıcılar olarak, Rablerini hamd ile (O’nu) tesbih ediyorlar görürsün. Artık (mahlûkatın) aralarında hak ile hüküm verilmiş ve:
“Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur!” denilmiştir. (Zümer, 75)
Fahreddin Razi tefsirinde bu ayeti açıklarken:
“Ahirette meleklerin mükâfatlarının yeri cennet ile sınırları bitişik olan Arş’ın kenarları ve etrafı” olduğu söylemiştir.
İnsanların ise ahirette mükâfat yeri cennet olacaktır.

Melekler güç ve kuvvet yönünden insanlardan kıyaslanmayacak derecede üstündür

Meleklerin güç ve kuvveti insanlarla kıyas edilemeyecek kadar fazladır. Onların kuvvet ve kudretinin üstünlüğünü birkaç yönden şöyle sıralayabiliriz:
Meleklerin Arş’ı taşımaları, onların güç ve kuvvet yönünden üstünlüğünü gösterir“Sayıları sekiz olan Arş'ın taşıyıcıları Arş’ı ve Kürsi'yi taşırlar, sonra Arş'tan daha küçük olan Kürsi, yedi kat göğün tamamından daha büyüktür. Çünkü Cenab-ı Allah:
“Allah'ın Kürsî'si gökleri ve yeri kuşatmıştır.” (Bakara, 255) buyurmuştur.” (Razi) Buna göre meleklerin nihayetsiz güç ve kuvvette olduğu bundan anlaşılmaktadır.
Meleklerin elli bin senelik bir mesafede olan Arş’tan bir anda inmeleri onların güç ve kuvvet yönünden üstünlüğünü gösterirArş'ın yüksekliği vehimlerin ihata edemeyeceği bir şeydir.
Buna Cenab-ı Allah'ın:
“Melekler ve ruh miktarı elli bin sene olan bir günde O’na (arşına) çıkarlar.” (Meâric, 4) ayeti delalet eder.
Sonra melekler, son derece güçlü oldukları için, oradan bir anda inebilirler.
Meleklerden, İsrafil’in (as), sura bir üflemesiyle göklerde ve yerde olan herkesin bir anda ölmesi güç ve kuvvet yönünden üstünlüğünü gösterir.İsrafil (as) o kadar güçlüdür ki, sura bir üflemesiyle göklerde ve yerde olan herkes ölür.
“Sûra (birinci defa) üfürülünce, Allah'ındiledikleri hariç, birden göklerde ve yerde kim varsa düşüp ölür. Sonra sûra ikinci kez üfürülür. O zaman bir de bakarsın ki, (ölüler) ayağa kalkmış, bakıp duruyorlar.” (Zümer, 68) ayetinde ifade ettiği gibi, sûrun sahibi olan İsrafil (as) o kadar güçlüdür ki, sûra bir üflemesiyle göklerde ve yerde olan herkes ölür. İkinci bir üfleyişiyle de, herkes yeniden dirilir. (Fahreddin Razi; Tefsir-ül Kebir)
Meleklerden, Cebrail’in (as) Lût kavminin dağlarını ve beldelerini bir defada yerinden sökmesi güç ve kuvvet yönünden ne kadar üstün olduğunu gösterir
Altı yüz kanada sahip olan Cebrail’in (as) kuvvetinin üstünlüğü ile ilgili şöyle bir hadis rivayet edilir:
Hz. Peygamber (asm) Cebrail’e (as):
“Allah (cc) senin kuvvetinden bahsediyor. Kuvvetin ne kadar?” diye sormuş. O da (as):
“Lut kavminin dört şehrini kanatlarımın üzerine alıp, göktekiler o şehirdeki köpeklerin havlamasını ve horozların ötüşlerini duyacakları yüksekliğe kaldırdım ve yere çaldım’’ demiştir.
(Fahreddin Razi; Tefsir-ül Kebir)
Mü’minlerin tavaf ettiği mekân Ka'be olduğu gibi, melâikenin tavaf ettiği kutsi mekân da Beyt-i Ma'mur'dur
"Ve (gökte meleklerin tavâf ettiği) Beyt-i Ma‘­mûr’a!"(Tur, 4)
Mü’minlerin tavaf ettiği mekân Ka'be olduğu gibi, melâikenin tavaf ettiği kutsi mekân da Beyt-i Ma'mur'dur.
Beyt-i Ma’mur yedinci kat semada, Arşın hizasında ve Kâbe’nin üst hizasında yer alır. Öyle ki Beyt-i Mamur’dan bir taş bırakılacak olsa Kâbe' nin üzerine düşer. Mamur olarak isimlendirilmesi, orayı tavaf eden meleklerin çokluğu sebebiyledir.
Resulullah (asm)mirac esnasında burasını görmüştür. Cebrail (as):
“Bunun içinde her gün yetmiş bin melâike namaz kılar ve bir kere çıkan bir daha dönmez.”
açıklamasında bulunmuştur.
Ebu Hureyre’nin (ra), Hz. Peygamber’den (asm) naklettiğine göre, Resulullah (asm) Beytu'l-Ma'mur'a her gün yetmiş bin melâikenin girdiğini görmüştür.

hz muhammedin mezarı nerde

Peygamber Efendimizin Türbesi Nerede,
Peygamber Efendimizin Türbedarı,
peygamberimizin türbesi

Hz Muhammed'in türbesi


Peygamber Efendimizin Türbesi Medine Mescid-i Nebevî'dedir


PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ MUHAMMED (sav) türbesi Medine


dümya nasıl oluştu

Evren ve Dünya’mız Nasıl Oluştu?

Bilim insanları, evrenin oluşumu hakkında tarih boyunca değişik görüşler ortaya atmıştır. Fakat bu görüşler incelendiği zaman hepsinin temelde iki farklı modelden birini savunduğu görülür. Bunlardan birincisi 1600'Iü yıllarda Newton (Nivtın)‘ın ortaya attığı, hareketsiz ve başlangıcı olmayan evren görüşüdür. Bu görüşe göre evren, sonsuzdan beri var olmuştur ve sonsuza kadar da varlığını ve şu anki halini koruyacaktır(Ünlü filozof olan Aristo da evrenin ezelden beri var olduğunu ve sonsuza kadar var olacağını düşünüyordu). İkincisi ise günümüzde; çoğu bilim insanı tarafından kabul gören, evrenin bir başlangıcının olduğu görüşüdür. Çünkü astronomideki son buluşlar evrenin sürekli bir genişleme içinde olduğunu göstermiştir.

"Eğer evren sürekli genişliyorsa, evrendeki gök cisimlerinin geçmişte birbirlerine daha yakın olmaları yani evrenin daha sıkışık olması gerekir." Hipotezinden yola çıkan Belçikalı bilim insanı Georges Lemaitre (Jorj Lometr) 1927 yılında "Büyük Patlama Teorisi"ni ortaya koymuştur. Bu teoriye göre evrenin bir başlangıcı vardır ve evren sürekli genişlemektedir. Ünlü astronom Edwin Hubble (Edvm Habll) da 1929 Yılında gök adalarının birbirinden uzaklaştığını gözlemleyerek evrenin devamlı genişlemekte olduğu hipotezini desteklemiştir.



Big Bang: Büyük Patlama Teorisi'ne göre evren bundan yaklaşık 15 milyar yıl önce büyük bir patlamayla oluşmaya başladı. Büyük Patlama (Big Bang) adı verilen bu patlama sonrasındaki süreçte gök adalar, yıldızlar, gezegenler ve diğer gök cisimleri meydana geldi. Büyük Patlama Teorisi bazı soruları hala cevaplayamamaktadır. Örneğin patlayan şeyin ne olduğu ya da bu patlamaya neyin sebep olduğu henüz tam olarak açıklanamamaktadır. Bilim insanları günümüzde bu konuyla ilgili yeterli bilgiye hala ulaşamamış olsalar da çalışmalarına devam etmektedirler. Böylece gelecekte evrenin nasıl oluştuğu ve nasıl yok olacağı ile ilgili bilgilere ulaşılabileceği düşünülmektedir.

Big Bang Teorisinin Tarihsel Seyrindeki En Önemli Aşamaları

* 1920’de Belçikalı astronom Georges Lemaitre, Einstein’ın genel görecelilik kuramına dayanarak evrenin bir başlangıcı olduğunu ve bu başlangıçtan itibaren sürekli genişlediğini ileri sürdü. Ayrıca, bu başlangıç anından arta kalan radyasyon üzerinde çalışma yapılırsa önemli verilere ulaşılacağını belirtti.
* Amerikalı astronom Edwın Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların uzaklıklarına bağlı olarak renklerinin de değiştiğini ifade etti. Ona göre yıldızlar hem dünyadan hem de birbirinden uzaklaşıyordu. (yani evren genişliyordu)
* Hubble’ın ortaya koyduğu bu gözleme göre evren genişliyorsa başladığı bir nokta da olmalıydı. İşte bu nokta çok büyük çekim gücü nedeniyle sıfır hacme sonsuz yoğunluğa sahip bir noktaydı. Evren, sıfır hacme sahip bu noktanın patlamasıyla ortaya çıkmıştı. Bu patlamaya “Bing Bang” dendi.
* 1948 yılında George Gamov’da evrenin büyük patlamayla oluştuğunu ve bu patlamadan arta kalan radyasyonun olacağını belirtti. Üstelik bu radyasyon evrenin her yanında eşit olmalıydı.
* Bu durumun açıklanması çok uzun sürmedi. 1965 yılında, Arno A. Penzias ve Robert W. Wilson adlı iki araştırmacı radyo teleskoplarındaki kaynağı belli olmayan bir gürültüyü gidermeye çalışırlarken sonradan “kozmik fon radyasyonu” adını verdikleri radyasyonu keşfettiler. Bu, evrenin tümüne dağılmış bir radyasyondu. Böylece uzun süredir evrenin her yerinden eşit ölçüde alınan ısı dalgasının Big Bang’ten günümüze gelmiş olduğu ortaya çıktı.
* Kozmik fon radyasyonu=fon ışıması: uzayın her yanından gelen bu ışıma Evren’in başlangıcını oluşturan büyük patlamadan arta kalan enerjinin göstergesidir.
* Bir diğer önemli aşama ise, uzaydaki hidrojen ve helyum gazlarının oranının bulunması oldu. Ölçümlerde anlaşıldı ki, evrendeki Hidrojen-helyum gazlarının oranı, Big Bang ‘den arta kalan hidrojen-helyum oranının teorik hesaplanmasıyla denkleşiyordu. Eğer evren sonsuz olmuş olsaydı hidrojenin tamamen yanıp helyuma dönüşeceği konusunda bilim adamları hemfikirdi.
Dünya’mızın Oluşumuyla İlgili Diğer Görüşler

1. Güneş’ten Kopma: Dünya’mız Güneş’ten kopan bir madde yığınından meydana geldi. Bu kopma Güneş’in hızla dönmesinden dolayı veya bir başka gezegenin çekim etkisi nedeniyle oluşmuştur. Bu kopma sonucu oluşan madde Güneş’in etrafında dağılarak bir toz bulutu meydana getirdi. Bu toz bulutu zamanla soğuyarak küçük gezegenleri oluşturdu ve bu gezegenler zamanla karşılarına çıkan başka gaz ve toz bulutlarıyla çarpışarak ya da bir çığ oluşumu gibi önlerine gelen diğer maddeleri de kendilerine katarak büyüdüler ve gezegenleri ve şimdiki gezegenleri oluşturdular.

2. Gaz ve Toz Bulutu: Dünya’mız evren oluştuğunda fırıldak gibi dönen gaz ve toz bulutuydu. Evren, Büyük Patlamanın etkisiyle gitgide genişleyerek soğumaya devam etti. Bu süreçte Dünya da kendi ekseni etrafındaki dönüşünün etkisiyle zamanla dıştan içe doğru soğudu. Böylece Dünya'nın iç içe geçmiş farklı sıcaklıktaki katmanları oluştu. (4,5 milyar yıl önce yarısı sıvı olan bir ateş topuna dönmüştü. 1,5 milyar yıl önce ise zamanla yüzeyi katılaştı ve sert bir kabuk halini aldı. Sonrada günümüzdeki halini aldı).

9 Ağustos 2012 Perşembe

Hz.muhammedin hayatı

Peygamber Efendimizin hayatı özet
Peygamberimizin hayatı kısa
Kısaca Hz Muhammed s.a.v. hayatı


Hz. Muhammedin Hayatı


1 – DOĞUMU-AİLESİ-ÇOCUKLUĞU –GENÇLİĞİ

Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed(s),20 Nisan 571 yılında Mekke’de doğdu.Annesinin adı Amine,babasının adı ise Abdullah’tır.

Peygamberimizin babası Abdullah,O daha doğmadan önce ölmüştü.Ana Muhammed ismini dedesi Abdulmuttalip vermişti. O’nun dört tane ismi vardır:

1 – Muhammed

2 – Ahmet

3 – Mustafa

4 – Mahmut

Doğduktan bir süre sonra Mekkedeki geleneklerden dolayı bir süre için süt aneye verild.Süt annesi Halime O’na 4 yaşına gelinceye kadar baktı.Böylece daha iyi bir havada yetişti.

4 yaşından sonra annesi Amine Onu yanına geri aldı.6 yaşına geldiğinde ise annesi Amine de öldü

6 yaşından sonra kendisine dedesi Abdulmuttalip bakmaya başladı

8 yaşına geldiğinde dedesi de vefat edince amcası Ebu Talip’in yanında kalmaya başladı.Amcası O’na hem çocukluğunda ve gençliğinde baktı hem de Peygamber olduktan sonra Mekkelilerin Ona karşı yaptığı saldırıların çoğunu engelledi.Aynı zamanda Mekkeliler kendisine zarar vermek isteseler bile,Ebu Talip’ten çekindikleri için ,bu planlarını terk etmek zorunda kaldılar.Peygamberimiz de O’nun bu iyiliğini hiçbir zaman unutmamıştır.Peygamberimize Mekkelilerin yaptığı kötülüklerin hemen hemen hepsi Ebu Talip öldükten sonra olmuştur.Ebu Talip ticaretle uğraşan birisidi.

Peygamberimiz 12 yaşında iken Onunla beraber Suriye’ye doğru ticaret mallarını satmak için yola çıkmışlarken,yolda Busra denilen bir yerde mola verdiler.Bir papaz olan Bahira,orada,ondaki değişik durumların olduğunu fark etti.O’nun daha önce Hz. İsa’nın İncil’de de bildirdiği gönderilecek olan son peygamberin olduğunu anladı..Amcasından O’nu daha fazla ileriye götürmemesini, aksi halde Yahudilerin kendisini öldürebileceğini söyledi.Çünkü Yahudiler de son bir peygamberin geleceğini biliyorlardı. Fakat onlar bu son peygamberin kendi içlerinden birisinin olmasını istiyorlardı.

Bunun üzerine Ebu Talip,ticaret mallarını orada satarak,Mekke’ye hemen geri döndü. 25 yaşına geldiğinde artık ticaretten de anlayan bir delikanlı olmuştu.Bu zamanlarda40 yaşına ulaşmış,ahlak ve terbiye konusunda son derece ileri durumda olan Hatice isminde zengin ve dul bir hanımefendi vardı.Bu hanım çok zengindi. Fakat kendisi kadın olduğu için ticaret mallarını satmak için uzak yerlere gidemiyordu.O da,başka erkeklerle ticaret ortaklığı kurup,elde edilen karı paylaşıyordu.Zaten ahlakı bozuk olan bu toplumda,sürekli aldatılıyor ortakları elde ettikleri gerçek karı,açıklamıyorlar.Bu işten iyice canı yanan Hz.Hatice bu sefer gerçekten kendisine güvenebileceği bir ortak aramaya başladı.Kendisine 25 yaşındaki O genci,Hz.Muhammed’i tavsiye ettiler.

Hz.Muhammed’le yaptığı ortaklıktan iyi bir gelir elde etti.Aradığı ortağını bulmuştu.Hem de ne ortak.O ilk başta ticarette kazanayım derken Allah onlara öyle bir kader çizmişti ki ,bu ticaretin sonunda,birbirlerine ne kadar da yakıştıklarını anlayıp,hayatlarını da ortak ettiler.Evlenmeye karar verdiler.Sade bir törenle evlendiler.Bu ticaret ortaklığı öyle bir ortaklık olmuştu ki,sonunda birbirlerinin hayatlarına,dertlerine,tasalarına,sevinçlerine kadar herşeyleriyle ortak olmuşlardı.

Peygamberimizin Hz Hatice ile olan evliliklerindei Altı çocukları dünyaya geldi:

1 –Abdullah,

2 – Zeynep,

3 – Rukiye

4 – Ümmü Gülsüm

5 –Kasım

6 – Fatıma

Bunlardan Hz.Fatıma hariç bütün çocukları Peygamberimizden önce vefat etmişlerdir.
Hz.Hatice,aynı zamanda İslam’a giren ilk insan olmuş,asalet,dürüstlük,üstün ahlak ve fedakarlığı ile Haticetül-Kübra (Büyük Hatice)lakabını da almıştır.
35 yaşına geldiğinde ise Kabe hakemliği yapmış,buradaki hakemliğiyle bütün Mekkelilerin saygısını kazanmıştır.

Olay şudur:

Araplar tarafından da kutsal sayılan Kabe,şiddetli sel ile yıkılmştı.Bunun üzerine Mekkeliler bir araya gelerek O’nu yeniden inşa etttiler.Fakat bugün bizim için de kutsal olan Hacerül-Esved(Türkçe’mizde Karataş anlamına gelir.Cennetten geldiğine inanılır.)denen taşı eski yerine koymaya sıra gelince,herkes bu işi kendisi yapmak,bu şerefi kendisi elde etmek istedi.İş öyle cidileşti ki, aralarında sonu savaşa kadar gidebilecek tartışmalar başladı.Bunun üzerine tarafsız bir hakem bulmaya karar verdiler.:Sabahleyin Kabe sınırlarına ilk kim gelirse O hakem olacak ve O’nun vereceği karara herkes uyacaktı.Sabah olunca öyle güzel bir olay olur ki;içeriye ilk gelen Hz.Muhammed’dir.O’nun gelişi herkese derin bir nefes aldırdı.Çünkü haksızlık yapmayacak,harkesin güvendiği bir insandı O.Peygamberimiz elbisesini çıkardı.Hacerül –Esved’i üzerine koydurdu.Ve her kabileden birer kişinin taşı kaldırmasını istedi.Taş yeterli yüksekliğe çıkınca da kendi elleriyle yerine yerleştirdi.Herkes bu olaydan memnun olmuştu.Nasıl memnun olmasınlar ki,hem taşı yerine koyma işine herkes katılmış hem de en önemlisi çıkabilecek bir savaş engellenmişti.Bu olaydan sonra Peygamberimize Muhammedül-Emin (Güvenilir Muhammed)lakabı takılmıştır.

Hz.İsa’dan beri yaklaşık 600 yıldan beri peygamber gelmemişti.İnsanlık bir Peygambere,bir rehbere muhtaçtı. İlahi kitaplar değiştirilmiş,ahlak ve manevi değer diye bir şey kalmamıştı.Bütün çirkin işler son derece yaygınlaşmıştı.Hatta insanlar köle olarak satılmaya,kız çocuklar canlı canlı toprağa gömülmeye başlanmıştı.

Peygamberimiz bütün bu çirkin işlerden uzak duruyordu.Özellikle 35 yaşlarından sonra sık sık Mekke’nin dışına çıkıyor,Hira Mağarasında yalnızlığa çekiliyordu.

40 yaşlarında yine böyle bir durumda (610 yılında)Cebrail (as) O’na görünüp kendisinden ‘’Okumasını istedi.O da okuma bilmeği cevabını verdi.Bu durum birkaç kez tekrarlanınca,’’Ne okuyayım’’diye sordu.Cebrail (as) da (Yaratan Rabbinin adıyla oku………diye başlayan )ALAK suresinin ilk beş ayetini kendisne bildirdi.Bu olayla Peygamberimizin Peygamberlik görevi başlamış oldu.

Bu vahyin sonunda O’na ilk inanan insanlar şunlardır:

1 –İlk müşlüman Kadın :Hz.Hatice ( Hanımı)

2 – ilk müslüman Erkek :Hz.Ebubekir (Çok samimi arkadaşı)

3 – İlk müslüman Köle :Hz.Zeyd (Köle olarak alıp,sonra Onu serbest bıraktığı kimse.

4 – İlk müslüman Çocuk :Hz.Ali (Amcası Ebu Talip’in oğlu.)

Peygamberimiz insanları 3 yıl boyuca İslam’a gizlice davet etti.Bundan sonra açıktan açığa davet etmeye başladı.Bu durum doğru yola ulaşmak istemeyen Müslümanlara karşı olmadık işkenceler yapmaya başladılar. Bu işkenceler dayanılmaz hal almaya başladı.Bunun üzerine Peygamberimiz bir grup müslümanı Habeşistan’a gönderdi.Bu; Müslümanların İLK HİCRET’İ oldu.Bu ilk hicret 615 yılında olmuştur.

Peygamberimiz 13 yıl boyunca Mekkelileri İslam’a çağırdı.Bu uğurda her türlü sıkıntıya katlandı.

Peygamberliğinin 11.yılında Medine’den gelen bir grup insan Müslüman olmuşlardı.Ertesi sene daha büyük bir grup gelerek Müslüman oldular. Peygamberimizi canları,malları ve evlatları gibi koruyacaklarına söz verdiler.Kendisini Medine’ye davet ettiler.

Bu arada Mekkelilerin Müslümanlara karşı olan tutumları hiç değişmemiş,hatta daha da artmıştı.Bunun üzerine peygamberimiz Allah’tan gelen izinle Medine’ye hicret etmeye karar verdi.Medine’ye gitmesi halinde bunun kendileri için daha da büyük bir tehlike olacağını anlayan Mekkeliler,Darun-Nedve(Mekke İdare Meclisinde) toplanarak Peygamberimizi öldürmeye karar verdiler.Fakat bunu gerçekleştiremediler.Hz.Ebubekir ile uzun ve tehlikeli bir yolculuktan sonra Medine’ye vardılar.Bu hicret İslam tarihi bakımından çok önemlidir.Çünkü:

1 – İslam Medine’de yükselip büyümüş ve bütün dünyaya bu şehirden yayılmıştır.

2 – Hz.Ömer’in halifeliğinden itibaren de bu olay müslümanlar tarih başlangıcı olmuştur.

MUHACİR VE ENSAR


MUHACİR : Dinleri ve inançları uğruna,Mekke’den Medine ye göç eden Müslümanlara denir.

ENSAR : Mekkeli Müslümanlara yardım eden Medineli Müslümanlara da Ensar denir
Peygamberimiz Ensar ve Muhaciri kardeş ilan etmiş,onlar da bu kardeşliği gerçekten uygulamışlardır.

MEDİNE DÖNEMİ VE SAVAŞLAR

Mekkeliler,Müslümanların Medine’de de yaşamalarını istemiyorlardı.Çünkü,eğer orada rahat ederlerse Müslümanlığın her tarafa yayılacağını biliyorlardı.Bunun için de Müslümanları resmen savaşa zorluyorlardı.Oysa peygamberimize henüz savaşma emri ve izni verilmemişti.Bu yüzden kimseyle savaşa girmiyordu.Yüce Allah’ın savaş emrini verdikten sonra Hz.Peygamber Mekkelilerle 3 önemli savaş yapmıştır:



PEYGAMBERİMİZİN SAVAŞLARI :

1 – BEDİR SAVAŞI : (MART 624 – Hicretin 2.yılı )


Müslümanlar :305 kişi

Mekkeliler : 1000 kişi

Savaşın Sebebi Mekkelilerin;ellerinden kaçırdıkları Müslümanlardan intikam almak,ve onları yok etmek istemeleri.

Savaşın Sonucu :

1-Müslümanlar bu savaşı kazandı.

2-Mekkeli müşriklerin bazı elebaşıları öldürüldü.

3-Mekkelilerden 70 kadar kişi öldü,70 kadarı da esir alındı.

4-Müslümanlardan da 14 kişi şehit oldu..
Esirlere ne yapıldı?

1-Maddi durumları iyi olanlar para karşılığı serbest bırakıldı.

2-Bunlardan okuma-yazma bilenler;10 Müslüman’a okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakıldı.

3- Fakir esirler ise karşılıksız olarak serbest bırakıldılar

Bedir Savaşının Önemi :

1-Bedir Savaşı İslam’ın ve Müslümanların artık kendilerini kabul ettirdiği bir savaş olmuştur.

2-Bu savaşla Medine İslam Devletinin temeli atılmıştır.

3-Zaferle sonuçlanan bu savaşla hem İslam Dini ve hem de Müslümanlar kuvvetlendiler.

4-Bu savaştan sonra Mekkeliler Müslümanlardan korkmaya başlamışlardır.

UHUD SAVAŞI (MART 625 -Hicretin 3.yılı.)

Müslümanlar: 700 kişi Mekkeliler :3000 kişi
Savaşın Sebebi : Bu savaş Mekkelilerin Bedir Savaşının yenilgilerinin intikamını almak istemeleridir.

Savaşın Sonucu: Bu savaşta da Müslümanlar galip gelmek üzere iken,peygamberimizin ısrarla hiç ayrılmamalarını istediği okçuların savaşı kazandık zannederek yerlerini terk etmeleri sebebiyle,Müslümanlar büyük zararlar verdiler.

1-Peygamberimizin amcası Hz.Hamza bu savaşta şehit oldu.

2-Müslümanlardan 70 kişi şehit oldu.

3-Peygamberimiz hafifçe yaralandı.

Uhud Savaşının Önemi: Bu savaşın sonunda Müslümanlara komutanın ve Peygamberin sözlerini her zaman dinlemenin gerektiği anlaşılmıştır

HENDEK SAVAŞI(MART 627 )

Müslümanlar :3.000 kişi Mekkeliler : 10.000 kişi

SAVAŞIN SEBEBİ : Mekkelilerin,Müslümanları tamamen ortadan kaldırmak için Medine’yi kuşatmaları.

SAVAŞIN SONUCU :Müslümanlar Şehrin ovaya bakan kısmını,hendekler(çukurlar)ka zarak,savunma yaptılar.Mekkeliler 20 gün boyunca kuşatmayı sürdürdüler. Erzaklarının da tükenmesi ve son gecede çıkan bir fırtına ile bütün malzemelerinin dağılması ile kuşatmaya son verip geriye dönmüşlerdir.

HUDEYBİYE BARIŞI VE MEKKE’NİN FETHİ

Hendek Savaşından bir yıl sonra hicretin 6.yılından Mekkelilerle Müslümanlar arasında bir anlaşma yapıldı.Hudeybiye denilen yerde yapılan bu anlaşmanın şartları görünüşte Müslümanların aleyhine gibi görünmüştü,fakat anlaşmanın maddeleri zamanla Müslümanların işine yaramıştır.

HUDEYBİYE BARIŞININ ÖNEMİ

Bu anlaşma Mekke’nin fethedilmesini sağlamış bir anlaşmadır.

Anlaşma maddelerinin bir kısmı şöyledir :

1 – İki taraf da 10 yıl boyunca barış içinde bulunacaklardır.

2 – Mekkelilerden,Medine’ye kaçan olursa Müslümanlar o’nu Mekkelilere geri vereceklerdi.

3 – Medine’den Mekke’ye kaçan olursa Mekkeliler ise geri vermek zorunda olmayacaklardı.

4 – Müslümanlar bu yıl umre yapmayıp,gelecek yıla erteleyeceklerdi.Gelecek yıl ise Mekkeliler şehri terk edecekler,,Müslümanlar da şehre silahsız olarak gireceklerdi.Şehirde en fazla 3 gün kalacaklardı.

Ancak Mekkeliler bu anlaşmaya uymadılar.Bunun üzerine Hz.Peygamber de 10.000 kişilik bir ordu ile Mekke üzerine yürümek zorunda kaldı

Mekke civarına geldiklerinde İslam Ordusu konakladı.Peygamberimiz (s)in emriyle on bin terde ateşler yakıldı.Bu kalabalığı gören Mekkeliler;karşı koymaya cesaret edemediler.Hicretin 8.yılında (630 yılında,kan dökmeden Mekke’ye girdi. Yıllarca kendisine ve Müslümanlara eziyet eden Mekkelileri de bağışladı Bu davranışı ile O büyüklüğünü gösterdi. Bunun üzerine Mekkeliler gruplar halinde Müslüman oldular.

VEDA HACCI VE VEDA HUTBESİ


Hz Peygamberin Hicretin 10.yılında Veda niteliğindeki yaptığı son Hacca ‘VEDA HACCI ‘ denir. Bu hacda yaptığı son hutbeye(konuşmaya) da ‘VEDA HUTBESİ’ denir.
Veda Hutbesinde İslamın genel prensiplerini,kendisini dinleyen 100.000 kişi ye birkez daha hatırlattı.


VEDA HUTBESİNDE YER ALAN KONULARIN BAZILARI ŞUNLARDIR:

1 – Allah’tan başka ilah yoktur.Ben de Onun kulu ve peygamberiyim.

2 – Birbirinizin malları ve kanları birbirinize haramdır.

3 – Emanetlere ihanet etmeyin.

4 _Faiz yemeyin.

5 – Kimseye zulmetmeyin.

6 – Dininizi korumak için küçük günahlardan da kaçınız..

7 – Kadınların haklarını çiğnemeyin.

8– Size iki emanet bırakıyorum.Ona sımsıkı sarılırsanız yolunuzu şaşırmazsınız :Bunlar Kuran-ı Kerim ve Benim Sünnetimdir.

9 – Birbirlerinizin mallarını haksız yere yemeyin.

VEFATI

Bu büyük haccın arife gününde şu ayet inmişti:’Bugün dininizi tamamladım.Size nimetimi tamamladım.Ve din olarak size İslamı seçtim.’’Hz.Ömer bu ayeti işitince ağladı.Çünkü Peygamberimizin vefatının yaklaştığını anladı.
Peygamberimiz sanki bir ayrılık toplantısı niteliğinde olan Veda Haccından bir süre sonra hastalandı.63 yaşında Hicretin 12.yılında, 8 Haziran 632 yılında vefat etmiştir.Kabri halen Medine şehrindedir.

hz muhammed sözleri

Hz. Muhammed’in Sözleri

İman iki eşit parçadır. Yarısı sabır, yarısı şükürdür.

Hz. Muhammed

Kuran yedi nüans üzerine indirildi. Onun hiçbir harfi yoktur ki, bir hiç zahir, bir de batın mana taşımasın. Ebu Talip’in oğlu Ali’de bu zahir ve batına ait ilim mevcuttur.

Hz. Muhammed

Sonradan özür dilemeyi gerektiren şeyleri yapmaktan kaçınınız.

Hz. Muhammed

Haset, ateş nasıl odunu yer yutarsa iyilikleri yer yutar, mahveder.

Hz. Muhammed

Mazlumun bedduasından sakınınız. O dua ile Allah arasında perde yoktur.

Hz. Muhammed

Dostlukta da düşmanlıkta da aşırıya kaçmayın.

Hz. Muhammed

Bir gün birisiyle dost olduğunuzda, yarın onun bir düşman olabileceğini unutmayın.

Hz. Muhammed

İnsanlara akılları ölçüsünde söz söyleyiniz.

Hz. Muhammed

İnsanların en hayırlısı, ahlakı en güzel olanıdır.

Hz. Muhammed

İnsan dilinin altında gizlidir.

Hz. Muhammed

Başkalarının kusurlarından bahsetmek istediğin vakit, kendi kusurlarını hatırla. O zaman başkalarının kusurlarıyla alakadar olmaya hakkın olmadığını hatırlarsın.

Hz. Muhammed

Kabrimi ziyareti bayrama çevirmeyin.

Hz. Muhammed

Münafıklığın alameti üçtür : Konuştuğu zaman yalan söyler, vaat ettiği zaman sözünde durmaz, emanete hıyanet eder.

Hz. Muhammed

Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyilikleridir.

Hz. Muhammed

Kim bir kardeşini, bir günah sebebi ile ayıplarsa, o günahı işlemedikçe o kimse ölmez.

Hz. Muhammed

Evlat kokusu cennet kokusudur.

Hz. Muhammed

Utanmak güzeldir ama kadınlarda olursa daha da güzel olur.

Hz. Muhammed

Bilgisizler içinde bir bilgili, ölüler içinde bir diridir.

Hz. Muhammed

Sakıvermeyen kendisine verdiğin kıymeti sana nle arkadaş olma.

Hz. Muhammed

Babalarınıza iyilik edin ki, oğullarınız da size iyilik etsin.

Hz. Muhammed

Siz kendiniz namuslu olun ki, kadınlarınız da namuslu olsunlar.

Hz. Muhammed

Bela insanın diline bağlıdır. Bir kimse bir şeyi “yapmam” dedi mi, şeytan her işini bırakıp onu yaptırana kadar uğraşır.

Hz. Muhammed

Zengin, çok mala sahip olana denmez, zengin kalbi olana denir.

Hz. Muhammed

Bir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha iyi miras bırakamaz.

Hz. Muhammed

Cahiller cesur olurlar.

Hz. Muhammed

İyilik yap ehli olana da, olmayana da, ehline isabet ederse yerini bulur. Etmez ise ehli sen olursun.

Hz. Muhammed

Sana emanet edilen şeyi iyi sakla, birinin hıyanetine uğradığın zaman hoş gör ve hıyanete hıyanetlikle karşılık verme.

Hz. Muhammed

En büyük düşmanın, iki kaburga kemiğinin arasında olan düşmandır.

Hz. Muhammed

Erdemin en büyüğü, seninle ilişkilerini kesene iyilik etmen, senden esirgeyene vermen, sana kötülük edeni bağışlayıp, dost elini uzatmandır.

Hz. Muhammed

Bir anlık tefekkür, bin yıl ibadetten hayırlıdır.

Hz. Muhammed

Şeref, edep iledir. Soy ile değildir.

Hz. Muhammed

ALLAH CC 99 İSMİ VE ANLAMLARI

allahın 99 ismi ve anlamları allahın 99 ismi ve anlamı esmaül hüsna anlamları isimleri
Esma-ül Hüsna ve Anlamı

1-ALLAH Her şeyin gerçek mabudu
2-RAHMAN Dünyada bütün mahlukatı rızıklandıran
3-RAHİM Ahirette yalnız dostlarına rahmet edecek
4-MELİK Bütün mevcudatın gerçek sahibi ve hükümdarı
5-KUDDÜS C.C. Bütün mahlukatı maddi ve manevi kirlerden arındıran
6-SELAM Her türlü tehlikeden kullarını selamette kılan
7-MÜMİN Kalplerde iman nurunu yakan ve kullarına güven veren
8-MÜHEYMİN Bütün varlıkları ilim ve kontrolu altında tutan
9-AZİZ Sonsuz izzet sahibi olan
10-CEBBAR C.C. İstediğini zorla yaptıran
11-MÜTEKEBBİR Sonsuz büyüklük ve azamet sahibi
12-HALİK Her şeyi yoktan yaratan
13-BARİ Eşyayı ve herşeyin aza, cihazatını birbirine uygun yaratan
14-MUSAVVİR Her varlığa münasip şekil giydiren
15-GAFFAR C.C. Çok affeden
16-KAHHAR Her şeye galip gelen ve bütün düşmanlarını kahreden
17-VEHHAP Bol bol hediyeler veren
18-REZZAK Bütün rızka muhtaç olanları rızıklandıran
19-FETTAH Her şeyi hikmetle açan
20-ALİM C.C. Her şeyi hakkıyla bilen
21-KABİD İstediğinin maddi ve manevi rızkını daraltan
22-BASİT İstediğinin maddi ve manevi rızkını genişleten
23-RAFİD İstediği kulunu şeref sahibi iken rezil rüsvay eden
24-RAFİ Dilediklerinin mertebesini yükselten
25-MUİZZ C.C. İstediğine izzet veren ve şereflendiren
26-MÜZİLL İstediğini zelil kılan
27-SEMİ Gizli açık her sesi işiten
28-BASİR Her şeyi bütün incelikleriyle gören
29-HAKEM Hükmeden hakkı yerine getiren
30-ADL C.C. Tam adaletli, Allah adildir zalimleri sevmez
31-LATİF Lutfu keremi bol olan
32-HABİR Her şeyden haberdar olan
33-HALİM Yaratıklarına son derece yumuşak muamele eden
34-AZİM Kendisine büyük ümitler beslenen
35-GAFUR C.C. Kullarının günahlarını bağışlayan
36-ŞEKUR Rızası için yapılan işleri bol sevapla karşılayan
37-ALİYY Her şeyiyle yüce olan
38-KEBİR Varlığının kemaline hudut yoktur
39-HAFIZ Her şeyi muhafaza eden
40-MUKİT C.C. Her türlü mahlukata münasip rızık veren
41-HASİB Kullarının bütün fiillerinin hesabını gören
42-CELİL Yücelik ve ululuk sahibi
43-KERİM İyilik ve ikramı bol olan
44-RAKİB Bütün varlıklar üzerinde gözcü
45-MUCİB C.C. Kullarının dualarına cevap veren
46-VASİ İlim ve insanı her şeyi içine alan
47-HAKİM Her şeyi yerli yerinde yapan
48-VEDÜD İtaatkar kullarını çok seven
49-MECİD Azamet şeref ve hakimiyeti sonsuz
50-BAİS C.C. Peygamberler gönderen ve ölüleri dirilten
51-ŞEHİD Kullarının her yaptığını gören
52-HAKK Varlığı hiç değişmeden duran, daima sabit
53-VEKİL Kendine güvenen kullarının işini en iyi yoluna koyan
54-KAVİY Güç ve kuvveti sonsuz olan
55-METİN C.C. Hiçbirşey hükmünü sarsmayan ve kendisine güvenilen
56-VELİY Müminlerin dostu olan
57-HAMİD En çok övülen ve en çok övgüye layık olan
58-MUHSİ Her şeyin sayısını bir bir bilen
59-MÜBDİ Mahlukatı örneksiz ve yoktan yaratan
60-MÜİD C.C. Mahlukatı öldükten sonra yeniden dirilten
61-MUHYİ Canlılara hayat veren
62-MÜMİT Canlı bir mahlukun ölümünü yaratan
63-HAYY Gerçek hayat sahibi olan
64-KAYYUM Gökleri yeri ve bütün mahlukatı ayakta tutan
65-VACİD C.C. İstediğini bulan
66-MACİD Sonsuz şan ve yücelik sahibi
67-VAHİD İsimlerinde sıfatlarında ve fiillerinde ortağı olmayan
68-SAMED Her şey kendisine muhtaç, O kimseye muhtaç değil
69-KADİR Sonsuz kudret sahibi olan
70-MUKTEDİR C.C. Her şeye gücü yeten
71-MUKADDİM Dilediğini öne geçiren
72-MUAHHİR İstediğini arkaya bırakan
73-EVVEL Herşeyden önce olan
74-AHİR Herşeyden sonra olan
75-ZAHİR C.C. Varlığı apaçık görünen
76-BATIN Herşeyin iç yüzünden haberdar olan
77-VALİ Mahlukatın işlerini yoluna koyan
78-MÜTEALİ Ali, büyük
79-BERR Herkesten fazla iyilik yapan
80-TEVVAB C.C. Bütün tevbeleri kabul eden
81-MÜNTEKİN Suçluları müstehak oldukları cezaya çarptıran
82-AFÜVY Kullarını çok çok affeden
83-RAUF Kullarına çok şefkat edip esirgeyen
84-MALİKÜLMÜLK Hakiki mülk sahibi O dur. Dilediğine verir, dilediğinden alır
85-ZÜLCELALVELİKRAM Büyüklük, fazl ve kerem sahibi
86-MUKSİT Bütün işleri denk, birbirine uygun
87-CAMİ İstediğini istediği şekilde toplayan
88-GANİY Gerçek zenginlik sahibi ve hiçbir şeye muhtaç olmayan
89-MUĞNİ Mahlukatının ihtiyacını giderip zengin kılan
90-MANİ C.C. İstediği şeyin meydana gelmesine engel olan
91-DARR Hikmeti gereği elem ve zarar verici şeyleri yaratan
92-NAFİ Faydalı şeyleri yaratan
93-NUR Alemleri, istediği simaları ve gönülleri
94-HADİ Kullarına hidayet veren
95-BEDİ C.C. Eser ve insanıyla varlığı apaçık görünen
96-BAKİ Varlığının sonu olmayan
97-VARİS Bütün mülk ve servetlerin hakiki sahibi
98-REŞİD Bütün işlerini ezeli hikmetine göre neticeye ulaştıran
99-SABUR C.C. Asileri hemen cezalandırmayıp çok sabreden

TERAVİH NAMAZI FARZMIDIR.

teravih namazı ramazan ayına mahsus 20 rekettan ibaret bir sünneti müekkeddir,orucun degil ramazanın sünnetidir.hastalıgından dolayı oruç tutamayanlara yolculara teravih kılmak sünnettr.2 rekatta  bir selam vermek evladır.4 rekatta bir selam verılerbilir, 8 de10ve 20 de selam vererek bitirmek de cizdir fakat böyle kılmak mekruh sayılmaktdır.imam olana huşuya aykırı şekilde hızlı kıldırmak dogru olmadıgı gibi cemaati usandıracak şekilde agır kılmakda dogru degıldır.